11 Eylül 2021 Cumartesi

Çember Yol

 Ortadaki çemberi yeni mi farkettiniz yoksa? Oysa bütün hareketleriniz onun etrafında belirlenmiş, hüzünleriniz, sevinçleriniz burda bilenmişti. Defalarca aynı adımları atmış, defalarca farklı yerlerde aynı düşüşleri yaşamıştınız. Kanayan dizlerinize rağmen yaşadığınız acıya inat kalkıp tekrar tekrar dönüşünüzü bitirmek için çabalayıp durmuştunuz.

Bir defa düşündünüz mü peki, benim bu yalpalanıp durmalarım ne için, benim bu dönüşlerim, taze kabuklar bağlamadan kanayan dizlerimin yaraları ne için?

Hiç düşündünüz mü peki, bu çemberin köşeleri yokken yol boyunca etimize batan dikenli köşeler neyin nesi... 

Uzayan yolumuzu kısaltmak için uğraşıp duruyoruz çoğu zaman ve bununla haddinden fazla zaman kaybedip bu sefer uzun yolun kısalığından mahrum kalıyoruz. Doğal olarakta hem yolun kendisinden hem de kısalığından oluyoruz. Ve sonuç olarak hep insanın dilinde olan şu boşluğa düşme, yolunu kaybetme, ne yapacağını bilememe olarak nitelendirdiği durumların baş karakteri olarak süzülüp çıkıyoruz sahne önüne.

Sahnenin önündeyiz herkesin gözü üstünüzde ama bir eksik var. Daha ne olacağınıza karar veremeyişiniz,rolünüze bürünemeyişiniz ya da hep benzer roller seçip, benzer başarızlıklara imza atmış olmanız. 

Romeo olmayı seçip Juliet'inizi bulamayışınız, Casio olup ihanet etmeyi bilememeniz veyahut elinizde enstrümanınız varken bütün ezgileri ağzınızla mırıldanarak vermeye çalışmanız. Ciddi olmaya çalışırken her halinizin parodilere dönüşmesi ve hayallerinizin dizlerinin artık tutamayıp birlikte yıkılmanız.

Bütün bunlar olurken genellikle sizin yaptığınız ise hemen kendinizi aklayıp etrafta bir günah keçisi aramak. Lakin farkında değilsiniz ve kestiremiyorsunuz bu yolda devam etmenin değil günah keçilerini günah sürülerini bile ortadan kaldıracağının.

Keçilerle işinizi halledemeyeceğinizi anladığınızda ve her şeyi tüketip bitirdikten sonra bir kaç karış havada olan aklınızı göklerden toplamaya çalışmaya başlar, iki elinizle kendinize vurmaya başlarsınız. Bu sefer de keşkeler sıralayıp durursunuz ve ahlar vahlar içinde tükettiğiniz vaktiniz için ağıtlar yakmaya... 

Bütün bunlar bittikten sonra ufukta çemberin sonu görünmeye başlar. Doğumla aynı noktada başlayan çember ölümle aynı noktada bitecektir. 

Doğarken kırış kırışken ölürken de kırış kırış olacaksınız, doğduğunuzda çiçekler içinde açmıştınız gözlerinizi, ölürken çiçekler içinde gömülüp gideceksiniz. Benzer iki başlangıç ya da benzer iki son. Siz nasıl nitelendirmek isterseniz artık, bu size kalmış bir şey.

Hayatımız tıpatıp etrafında döndüğümüz bu çembere benziyor tam olarak. Biz ise etrafında dönüp duruyoruz, düşüp kalkıyoruz, bazen zorluklara göğüs geriyor, bazen de sevinçlerin içinde kaybolup duruyoruz. Acı, tatlı bütün tatları alıyoruz. Güzel ve kötü bütün kokuları alıyoruz. Güzel sesleri çirkin sesleri dinliyoruz. Bunların çoğuna maruz kalıyoruz.Kendi kararımızla ya da kendi kararımız dışında.  

Bizim üstümüze düşen bu çember boyunca kendimizi bulabilmek, sevinçleri keşfedebilmek, doğru hüzünlerin odağı olabilmek ve akla karayı ayırt edip bunu öğreti olarak diğer yol arkadaşlarımıza gösterebilmek. 

Bu çember yol, biz yararlı olabildiğimiz sürece anlam kazanabilir,güzel şeylerin temelini atarak anlam kazanabilir ve uzatılan elleri çukurlardan çekip kurtarmakla anlam kazanabilir. 

Hayat ya da etrafında dönendiğimiz bu çember, paylaşıp çoğaltabildiğimiz kadar anlam kazanabilir.

4 yorum: